Prof. Dr. Murat Ali KARAVELİOĞLU
Türk kültür ve edebiyatının en yüksek seviyede gelişme gösterdiği Balkan coğrafyası, gelişen bu kültür ve edebiyat birikiminin, her biri birer mahfel olarak öne çıktığı şehirlerle her zaman dikkatleri çeken bir geniş muhit olagelmiştir. Osmanlı dönemi Türk edebiyatının, gerek kelime kadrosu, gerek tasvirleri ve gerek edebiyat muhitleriyle öne çıkan Prizren, Priştine, Vardar Yenicesi, Üsküp, Filibe, Sofya, Köstendil, Köstence, Belgrad, Saraybosna gibi şehirleri, bunlar içinde en bilinenleridir. Osmanlı kaynakları göz önüne alınarak bugünkü Makedonya sınırları içinde yer alan şehirlerin tespiti ve özellikleri hakkında daha önce bir çalışma yapılmıştı. Öte yandan Âşık Çelebi’nin ünlü Meşâirü’ş-şuara adlı şairler tezkiresinde, Balkan şehirlerinin çeşitli yönleriyle nasıl yer aldığına dair bir başka çalışma da dikkat çekicidir. Ne var ki bunlardan ilki sadece belli bir bölgenin şehirlerini ele alırken ikincisi yalnızca bir şuara tezkiresine dayanmaktadır.
Şehirler, bir medeniyeti tüm yönleriyle aksettiren yerleşim birimleridir. Başta edebiyat olmak üzere musiki ve diğer tüm güzel sanat kollarının geliştiği ve en güzel örneklerini verdiği yerleşim birimleri şehirlerdir. 14. yüzyılın henüz ortalarından itibaren Türk hâkimiyetine geçmeye başlayan Rumeli toprakları, 15. yüzyıldan itibaren kültürel ve sosyal hayatın yükseldiği, 16. yüzyılda ise İmparatorluğun her köşesinde olduğu gibi zirveye eriştiği yerlerdir. Bilhassa Priştine, Prizren, İpek gibi bugünkü Kosova’nın tarihi şehirleri, şuara tezkirelerinde tasvirlerine yer verilen şehirlerin başında gelir. Kosova’nın bu tarihi şehirleri, Yahya Kemal’in, Üsküp için Bursa’nın devamı demesi gibi bütün bir Müslüman Türk medeniyetinin Avrupa içlerindeki uzantıları; hatta belki de en yoğun kültürel ve edebi atmosferin teneffüs edildiği yerleridir.
16-18. asırlar arasında yazılmış Türkçe şuara tezkireleri, başka bazı biyografik kaynaklar ve seyahatnamelerle birlikte okunduğunda Türk kültür ve edebiyatı açısından zengin ve köklü maziye sahip belli başlı Kosova şehirlerinin izi meydana çıkar; klasik Türk şiirinin asırlar boyunca bu şehirlerde gösterdiği gelişme izlenir.
Şuara tezkirelerinin, tarihi biyografi metinlerimiz olarak yalnızca hayat hikâyeleri öğrenmek için değil aynı zamanda insan psikolojisi, cemiyet yapısı, ekonomi, devlet ve askerlik teşkilatlanması, şehircilik ve şehir tarihi, coğrafya ve tarih bilim alanlarının geniş çerçevesinde değerlendirilmesi şarttır. Bugünü Kosova’nın kültür şehirlerini, biyografik kaynaklarda ve şuara tezkirelerinde bu perspektif ve anlayışla izlemenin, şehir tarihçiliği açısından da kıymetli olacağı kanaatindeyiz.